Çamlık Cad. No:1 Fatih Sultan Mehmet Camii Altı Onur market Avm Beylikdüzü/İstanbul

11 Eylül 2016 Pazar


İNANILMASI GÜÇ AMA GERÇEK !!!


- KANIN PIHTILAŞMASI OLMASA İNSAN VÜCUDUNDA DİĞER BÜTÜN SİSTEMLER İŞE YARAMAYACAKTI VE YERYÜZÜNDE İNSAN KALMAYACAKTI. 


- EN UFAK BİR KANAMADA BİLE KAN VE DOKULARDA PIHTILAŞMAYI SAĞLAYAN 40 DAN FAZLA MADDE HAREKETE GEÇEREK 50 MİLİ SANİYE GİBİ BİR ZAMAN DİLİMİNDE SİNİRLERİN BEYNE TAHRİBAT HAKKINDA BİLGİ GÖNDERMESİN ARDINDAN PIHTILAŞMA OLAYINI BAŞLATIR. 


- VÜCUDUN KORUNMASI İÇİN GEREKEN TEK BİR İŞLEMDE ALINAN TEDBİRLER HAYRET VERİCİDİR.

İnsan vücudu aslında başlı başına bir mucize..Her birimizin vücudunda bulunan trilyonlarca hücre de gerçekleşen olaylar insanı hayrete düşürüyor. Vücudumuzda kilometrelerce uzunluğunda döşenmiş damarlar hiç bir şekilde birbirine dolanmıyor. İlk nefes aldığımız doğum anından son nefesimizi verdiğimiz ana kadar kalbimiz kusursuz bir düzende çalışıyor. Biz farkında bile değilken vücudumuzun içine yerleştirilmiş savunma sistemimiz mikroplara karşı bizi koruyor.

Kuşkusuz bu yaratılış mucizelerini saymakla bitiremeyiz. Önemli olan bunları bilmek Allah'ın muhteşem yaratılış sanatının farkında olmak ve sürekli O'na şükretmektir. Sadece yaralandığımız da kanın pıhtılaşma detayı olmasa şu anda yeryüzünde yaşayan insan kalmazdı. Bilindiği gibi herhangi bir nedenle, yaralanma, çizik ya da kesilme ile başlayan bir kanamada kan damarlarından kanın akmasını önlemek amacıyla meydana gelen süreçlerin tümüne ''Pıhtılaşma'' deniyor. Peki eğer pıhtılaşma olayı gerçekleşmesiydi ne olurdu? Çok basit. En ufak bir kanama bile durdurulamazdı ve kan kaybından ölürdük. Şimdi dilerseniz kanın pıhtılaşmasının detaylarına bakalım.

Yeryüzünde adeta proteinden bir yama örerek açılan deliği kapatabilen tek sıvı kandır. İşin daha mucizevi yanı bunu müthiş bir hızla hareket ederken yapmasıdır. Kanda ve dokularda pıhtılaşmanın meydana gelmesini sağlayan, bir arada çalışan 40' dan fazla madde vardır. Bunların bir kısmı pıhtılaşmayı başlatır, bir kısmı hızlandırır, bir kısmı pıhtılaşmayı sona erdirir. Açılan yarada pıhtılaşma işleminin hemen başlaması gerekir. Bunu sağlamak için olağanüstü hızda bir iletişim sistemi şarttır. Sinirlerin beyne, tahribatın sınırları ve bulunduğu nokta hakkında bilgi göndermesinin ardından sadece 50 mili saniye geçer.

Pıhtılaşma olayı, tıpkı otoyolda meydana gelen kazaya acil çağrılarla yetişen devriye ve ambulansların ilk yardımlarını anımsatan bir olaydır. Vücudun herhangi bir bölgesinde bir kanama olduğunda ilk yardım trombosit adı verilen kan parçacıklarından gelir. Trombositler kanın içinde dağınık halde dolaşırlar. Bu nedenle kanama vücudun neresinde olursa olsun mutlaka o bölgeye yakın devriye gezen trombosit vardır. Von Willebrand isminde bir protein ise kaza yerini işaret ederek yardım isteyen bir trafik polis gibi, trombositlerin önlerini keser ve olay yerinde durmalarını sağlar. Olay yerine gelen ilk trombosit tıpkı telsizle yardım ister gibi, özel bir madde salgılayarak diğer ekipleri olay yerine çağırır. Trombositler kemik iliğinin büyük hücrelerinden kopan renksiz ve çekirdeksiz hücrelerdir. En önemli özellikleri bir yere yapışma eğiliminde olmalarıdır. Ancak Allah'ın üstün yaratmasının bir kanıtı olarak trombositler yalnızca kan içindeki endotel doku zarar görmüşse yapışkanlık özelliği ortaya çıkar. Normal endotel hücrelerine yapışmazlar. Eğer öyle olsaydı trombositler kan damarlarının içinde birikerek damarın tıkanmasına sebep olurdu. Bu da çoğu zaman ölümle sonuçlanırdı.

Trombositlerin ilk acil müdahalesi ile kan akışı büyük ölçüde yavaşlatılır. Artık devreye pıhtılaşma mekanizması girer. Pıhtılaşma mekanizmasının en önemli elemanlarından biri ''Fibrinojen'' dir. Fibrinojen normal durumlarda kan içinde erimiş durumda bulunur. Ancak vücutta bir yara meydana geldiğinde ''Trombin'' adındaki başka bir protein Fibrinojen zincirindeki üç halkadan iki tanesini keser. Artık bu protein Fibronejen değil Fibrindir ve bu aşamadan sonra aktif hale gelir. Fibrinlerin kesilen yüzeyi yapışkan parçalara sahiptir. Bu yapışkan parçalar da diğer fibrinlerin gelerek kendilerine yapışmalarına neden olur. Fibrinlerin birbirlerine yapışarak meydana getirdikleri bu kütle kanın akışını durdurmak için meydana getrilmiş ilk pıhtıdır. Şunu da belirtmek isterim ki Trombin proteini 20'e yakın enzimin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu enzimlerden tek bir tanesinin olmaması sistemin işlememesi ve insanın hayatını kaybetmesi anlamına gelmektedir. Ancak her şey planlanmış ve sistem kusursuz bir şekilde kurulmuştur. Trombin sadece açık yaranın olduğu yerde üretilir. Bu olay yerinde bulunan ilk yardım ekibinin hasta için gerekli ilacı olay yerinde ihmal etmeleri gibi bir olaydır. Üstelik bu üretim tam ihtiyaç kadar olmalıdır. Ayrıca bu proteinin üretimi tam zamanında başlamalı ve tam zamanında durdurulmalıdır. Başlama ve durdurma emrini trombini üreten enzimler kendi aralarında verirler.

Vücutta yaranın açılmasıyla aniden harekete geçen Trombin, bulduğu bütün Fibrinojenlerin zincir halkalarını kesmeye başlar. Fakat bu işlemi yaranın bulunduğu yerden başka bir yerde yapmaması gerekmektedir. Bağımsız hareket ederse kestiği tüm Fibrinler birbirine yapışacak ve dolaşım içinde kontrolsüz pıhtılar meydana gelecektir. Oluşan pıhtılarda damarların tıkanmasına yol açacaktır. Bu durumda Trombinin baskı altında tutulması gerektiğinde durdurulması gerekir.

Burada bir başka mekanizma devreye girer. Trombini harekete geçiren protein Stuart Faktörü. Ancak Sturat Faktörünün de kontrol altında tutulması ve her gördüğü Protrombini de aktifleştirerek Trombine dönüştürmemesi gerekir. Sturat faktörünü de kontrol eden ''Akselerin'' adında bir başka proteindir.

Bu muazzam organizasyon hassas bir matematik hesabı gibi çalışır. Kanın ne zaman ne oranda pıhtılaşmasını gerektiğini ve ne zaman pıhtılaşmayı durdurması gerektiğini bilmesi gerekir. Bu aşamada ''Antitrombin'' proteinleri devreye girer. Antitrombin kanın pıhtılaşması için devreye giren tüm proteinleri birer birer durdurur. Yaranın tekrar açılmaması için Fibrin sabitleme faktörü adı verilen bir protein pıhtıyı oluşturan Fibrinleri birbirlerine iyice bağlayarak sıkıştırır. Eğer böyle güçlendirici bir faktör olmasaydı sıradan günlük hareketlerimizde bile yara hemen açılır ve iyileşmesi mümkün olmazdı.

Son aşamada ise kanamanın durdurulması ve yaranın iyileşmesi için oluşturulan pıhtının kanama durduktan ve yara iyileştirildikten sonra bozulmasıdır. Bu görevi üstlenen protein Plazmindir. Plazmin Fibrinler arasına girer ve onları teker teker keserek pıhtıyı bozar. Fibrinler bir araya gelerek pıhtıyı oluşturmaya başladığı sırada Plazmin de bir yandan oluşan Fibrinleri kesmeye başlar. Ancak bu iki işlemin zamanlaması öyle mükemmel yaratılmış ki Plazmin Fibrinleri kesip ortadan kaldırmaya çalışırken yara da iyileşir. Pıhtının oluşmasında Fibrin ne kadar hızlıysa onun Plazmin tarafından ortadan kaldırılması da o kadar yavaştır ve işlemler tam olması gereken zamanda biter. Bu işlemler bittiğinde cildiniz eskisi gibi pürüzsüz şekline kavuşur.

Eğer bu hayati sistemde bir aksaklık olsaydı ne olurdu düşünelim. Yara olmadığı halde kan birdenbire pıhtılaşmaya başlasaydı ya da yaranın etrafında oluşan pıhtı bulunduğu yerden ayrılsaydı veya pıhtılaşmada rol alan proteinler arasındaki haberleşmede aksaklık olsaydı. Bunlardan herhangi birinin olması durumunda kalp, akciğer vya beyin gibi hayati organlar giden yollarda tıkanma, kan kaybından ölme gibi durumlarla karşılaşırdık.

Burada dikkat çeken vücuttaki bu benzersiz işlemin kompleksliğidir. Vücudun korunması için gereken tek bir işlemde alınan tedbirler dahi hayret vericidir. Bu düzen öyle planlanmıştır ki, her protein sırasından önce devreye girmemekte, ancak sırası geldiğinde hemen harekete geçmektedir. Her proteinin hareketini kontrol edecek diğer proteinler vücutta hazır beklemektedir. Hepsi de kendilerine emir geldiğinde göreve başlamakta ve hatasız bir şekilde bitirmektedir. Hiç bir zaman Trombositler normal dokulara yapışmazlar. Trombosin Akselerinden önce harekete geçmez. Fibrinojen durup dururken pıhtı oluşturmaya başlamaz. Her zaman Plazminin hareketi Fibrinlere göre daha yavaştır. Burada Allah'ın muhteşem yaratma sanatına şahit oluyoruz.

Kanın pıhtılaşması denince sadece gözle görünür yaralardaki pıhtılaşma akla gelmemelidir. Gün içinde çok sık başımıza gelen, ancak çoğu zaman fark etmediğimiz kılcal damarlarının tamir edilebilmesi için de pıhtılaşma sisteminin olması zorunludur. Bacağınızı masanın kenarına ya da salonunun ortasındaki sehpaya çarptığınız da çok sayıda kılcal damarınız parçalanır. Bu durum iç kanamalara yol açar. Ancak pıhtılaşma sistemi sayesinde kanama hemen durur ve arkasından tamir işlemi başlar.

Sonuç olarak kanımızda pıhtılaşma özelliği mutlaka olmak zorundadır. Üstelik çok sıkı bir denetime tabi tutulması gerekir. İnsan bedeninin hemen her bölümüne milyonlarca borudan oluşan bir tesisat olan damarlar döşenmiştir. Bu boru tesisatın içinde hiç durmaksızın akan bir kan nehri vardır. Zaman zaman insan bedeninde meydana gelen küçük bir çizik veya kesik sonucunda derinin hemen altında bu boruların içinde akan kan dışarı sızar.

Normal şartlarda olması gereken, vücuttaki bütün kanın tıpkı dibinde delik açılmış bir şişesi gibi bu dışarı akması ve küçük çizginin bile insanı kan kaybından öldürmesidir. Ancak bu gerçekleşmez. Söz konusu deliğin etrafında kan pıhtılaşmaya başlar ve pıhtılaşan kan adeta bir tıpa gibi tıkar.

Bu kuşkusuz büyük bir mucizedir. Kanın bu özelliği dünyadaki her insanın hayatını kurtarmaktadır. Aksi takdirde çok küçük yara bile insanların ölümüne neden olacaktır. Ancak insanlar gözlerinin önünde bulunan ve kendi hayatlarını koruyan bu mucize hakkında hiç düşünmezler....




Yemyeşil Aktar 

Beylikdüzü / İSTANBUL 

www.facebook.com/yemyesilaktar 


www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr


www.yemyesilaktar.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder