Çamlık Cad. No:1 Fatih Sultan Mehmet Camii Altı Onur market Avm Beylikdüzü/İstanbul

24 Eylül 2016 Cumartesi

BİZE YILLARCA NASIL ZEHİR YEDİRMİŞLER !!!

*****BUNU BİLİYOR MUYDUNUZ ? *****

Margarinden Tereyağına



MARGARİNDEN TEREYAĞINA GEÇİŞ HİKAYEM

Ben şu anda 58 yaşındayım. Tereyağının bizim evden uzaklaşıp yerine Sana ve Vita yağının nasıl girdiğini hayal meyal hatırlıyorum çünkü çocuktum. 

Gazete ve radyo reklamlarında çocukların gelişimi için Sana ve Vita yağlarının ne kadar yararlı ve sağlıklı olduğu hep anlatırdı onları çok iyi hatırlıyorum. 

Bazı ünlü doktorlarımızın tereyağının damar tıkanıklığına yol açacağını onun için bitkisel esaslı margarinlerin tercih edilmesi gerektiğini nasıl söylediklerini şimdi bile duyar gibiyim. Bu hikaye tuttu ve bizler tereyağından, hayvansal yağlardan yavaş yavaş uzaklaştırıldık ve üzerinde “tereyağı koku ve lezzetindedir” yazılı Vita yağı mutfağımızda yerini aldı. 

Yemekler Vita yağı ile makarnalar pilavlar kekler ve tatlılar ise Sana yağı ile yapılmaya başlandı. Hayvansal yağdan uzaklaşıp bitkisel yağa geçmenin mutluluğunu yaşıyorduk. Sağlığımız için annelerimizin ekmeğin üzerine Sana yağı sürüp bizlere yedirdiğini dün gibi hatırlıyorum.

Şimdi Sana ve Vita’yı üreten Amerikan sermayeli Unilever Türkiye’de ne zaman kurulmuş diye baktım, 1953 de kurulmuş. Demek ki 1953 den beri bu firma bizim sağlığımız için çalışıyor.

Derken margarinlerin zararlı olduğu ortaya çıktı ama biz yıllarca bu margarinleri yemiş olduk. (Hatta 1979 da Sana yağı alabilmek için kuyruklara girdik.) Tereyağı da damar tıkıyordu, peki biz ne yiyecektik? Sonra adının başında “Türkiye” olan Türkiye Kardiyoloji Derneği Hızır gibi imdadımıza yetişti. Yine Unilever firmasının ürettiği Becel’in kalp sağlığımızı düşündüğünü söyledi de gönül rahatlığıyla Becel yemeğe başladık.

Derken Ağustos 2012 de Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’ın “Karatay Diyeti” kitabını okudum. Margarinlerin, bitkisel yağların pişirilince trans yağa dönüştüğünü tereyağı yenmesi gerektiğini ilk okuduğumda inanamadım. Hani tereyağı kalp damar tıkıyordu? Öncelikle kilo verebilmek için bu tür detayları fazla düşünmeden bu diyeti uygulamaya başladım. Bu arada kolesterol ilaçlarımı da Canan Hocaya güvenerek bırakmıştım.

Yaklaşık 4 ay sonra hani şu Becel’in kalp sağlığımız için yararlı olduğunu söyleyen, adının başında “Türkiye” olan ve koca koca profesörlerin yer aldığı Türkiye Kardiyoloji Derneği bizlerin sağlığı için büyük görev üstlendi. Bu dernekçi doktorlar Canan Hanıma, kolesterol ilaçlarını nasıl içme dersin, halk sağlığını tehdit ediyorsun gibi açıklamalar yapıtı. Hatta Canan Hanımı mahkemeye vereceklerini bile söylüyorlardı. Canan Hanım tek başına ama bu dernekçi doktorlar çok kalabalıktı. Bir kişiye mi inanacaksınız yoksa bizim kalp sağlığımızı düşünen pek çok doktora mı inanacaksınız?

Çareyi gidip kan değerlerimi ölçtürtmekte buldum. Gerçekten çok korkmuştum. Çünkü tereyağı, pirzola, her gün iki yumurta yiyordum ve kolesterol ilaçlarımı da içmiyordum. Bu dernekçi doktorlara göre ilaçlarımı içmediğim ve yanlış beslendiğim için adeta canıma kastetmiştim. 




Hemen Özel Marmaris Hastanesine gittim ve kan tahlillerimi yaptırdım. Sonuç ne mi çıktı? 12 yıl boyunca içtiğim 48.180 adet hapla düzelmeyen kan değerlerim yaklaşık 4 ayın sonunda hepsi normale dönmüştü. (Ayrıntılı bilgi: Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasında bulabilirsiniz.) Bana göre Canan Hanım’ın haklılığı kanıtlanmıştı.
Şimdi soruyorum size ben bu dernekçi doktorlara nasıl güvenebilirim?

Bakın sadece ben öyle düşünmüyormuşum Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ne demiş “yağ firmasına yağ çeken bir derneğe güvenemem”.

Artık ben margarini ağzıma sokmuyor ve gönül rahatlığı ile tereyağı yiyorum. Hatta tereyağını evde kendimiz yapıyoruz.
Amerika'da FDA halk sağlığını düşünerek Kasım 2013 de trans yağlara yasak getirdi ve 60 günlük süre tanıdı.  
NTV MSNBC 'nin 8 Kasım 2013 tarihli haberine göre; "Trans yağ yasaklanıyor
BBC News US & Canada ise 7 Kasım 2013 tarihli haberinde ise "US moves to ban fats in foods" Amerika gıdalardaki trans yağları yasaklamaya doğru gidiyor. 
Türkiye Kardiyoloji Derneği bundan sonra bizlerin kalp sağlığı için acaba hangi yağı önerecek çok merak ediyorum. 
Binlerce kez teşekkürler Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay. Bana tereyağını yedirdiniz ve sağlığıma kavuşmamı sağladınız. 

                                        www.facebook.com/yemyesilaktar
                                             www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr


'' YAĞ FİRMASINA YAĞ ÇEKEN '' bir derneğe ( Türk Kardiyoloji Derneği ) Güvenemem !!! ( Prof. Ahmet Rasim Küçükusta )

                                                                                   
Prof Ahmet R Küçükusta



Sizi bilmem ama ben “yağ firmasına yağ çeken” bir derneğe güvenemem.
Bu yazı Türk Kardiyoloji Derneği’ nin resmi internet sitesinden alınmıştır: http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=412

Sizi bilmem ama ben “yağ firmasına yağ çeken” bir derneğe güvenemem.

Türk Kardiyoloji Derneği, Becel sponsorluğunda Dünya Kalp Günü öncesi yeni bir kampanyaya başlayacağını duyurdu. 
“Kalbini Sev Değerini Bil” isimli kampanyayla kalp – damar sağlığı konusunda bilinç oluşturmaya devam edilecek.

“KALBİNİ SEV DEĞERİNİ BİL”
“Kalbini Sev Kırmızı Giy” kampanyasıyla kalp – damar sağlığı konusunda bilinçlendirme çalışmaları yürüten Türk Kardiyoloji Derneği (TKD), Becel sponsorluğunda yeni bir kampanya başlatıyor. “Kalbini Sev Değerini Bil” isimli kampanya, daha önce yürütülen “Kalbini Sev Kırmızı Giy” kampanyasında olduğu gibi farkındalık çalışmaları sürdürülecek.

Türkiye’de her yıl 207.000 kişi kalp ve damar hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bu her 2,5 dakikada 1 kişinin hayatını kaybettiği anlamına geliyor. Bu gerçekten yola çıkan Türk Kardiyoloji Derneği, Dünya Kalp Günü öncesi düzenlediği basın toplantısında, Becel’le yürüteceği bilinçlendirme çalışmalarına “Kalbini Sev Değerini Bil” kampanyasıyla devam edeceğini açıkladı.

24 Eylül’de Radisson SAS Otel’de düzenlenen basın toplantısına; 

TKD Genel Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol, TKD Basın ve Halkla İlişkiler Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Karpuz, 

Unilever Gıdadan Sorumlu Pazarlama Direktörü Özgür Kölükfakı, Becel Ürün Müdürü Işıl Bayraktar ve kampanyanın tanıtımı için web uygulamasında rol alan Demet Evgar katıldı. Basın toplantısında kampanyayla ilgili bilgilerin yanı sıra TNSPiar araştırma şirketinin kalp – damar sağlığıyla ilgili farkındalığı ölçen Trendpoll araştırması hakkında çarpıcı bilgiler verildi.

“Kalbini Sev Kırmızı Giy” kampanyası kolesterol konusundaki bilinci 2 katına çıkardı

TKD Genel Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol, ‘“Kalbini Sev Kırmızı Giy” kampanyasıyla birçok farklı bilinçlendirme çalışması yürüttük. Bu çalışmaların ve kampanyanın toplumdaki yansımasını ve etkilerini tespit etmek amacıyla bir araştırma yaptırdık. TNSPiar’ın 18 ilde toplam 2043 kişi üzerinde yaptığı Trendpoll araştırmasına göre; “Kalbini Sev Kırmızı Giy” kampanyası sayesinde kolesterol konusundaki bilinç iki katına çıktı’ dedi. Ülkemizde her 5 kişiden 2’sinde yüksek kolesterol görüldüğünü belirten Erol, “Kalbini Sev Değerini Bil” kampanyasıyla bilinçlendirme çalışmalarını arttırarak sürdüreceklerini söyledi; Sağlık Bakanlığı’nın da “Kalbini Sev Değerini Bil” kampanyasını desteklediğini belirtti. Kampanyayı tüm Türkiye’ye duyurmak ve kalp sağlığı bilincini oluşturmak amacıyla tanıtım filmlerinin televizyon, radyo ve internette yayınlanacağını; bu yeni kampanyanın, Dünya Kalp Federasyonu’nun belirlediği ve “Kalbinle çalış” sloganıyla somutlanan “işyerinde kalp sağlığı” odaklı bu yılki Dünya Kalp Günü’nde başlatıldığını vurguladı.

Prof. Dr. Hakan Karpuz “Daha önceki yıllarda ailece ve arkadaşlarla birlikte kalp sağlığına özen gösterme çağrılarını Dünya Kalp Federasyonu bu yıl işyerlerine taşıyor. Çünkü 15-65 yaş aralığında uyku dışı yaşamımızın yarısını işyerlerimizde geçiriyoruz. Sağlıklı bir bedenle çalışmanın gerek motivasyon ve verimlilik gerekse sağlık sorunları nedeniyle işe gidememe ve işbaşında verimlilik açısından çok ciddi olumsuzluklar getirdiği yalnız sağlık kuruluşlarınca değil ekonomik kurumlarca da yapılan araştırmalarla kesinleşmiş durumda. İşyeri sahip ve yöneticilerinin, en az makineleri kadar çalışanlarına da özen göstermeleri, onları kalp ve damar sağlığı konusunda bilgilendirip sağlığa uygun çalışma koşulları yaratmaları yalnız çalışanları için değil kendi işyerlerinin başarısı için de elzemdir,” dedi.

Prof. Karpuz, Türkiye’de kalp ve damar hastalıklarına yakalanma yaşının Avrupa ortalamasından 10-12 yıl daha erken olduğunu, bunun da insanlarımızı -ve işyerleri için çalışanlarını- en verimli çağlarında yitirdiğimiz anlamına geldiğini söyledi ve “Üstelik alınabilecek maliyeti çok düşük bazı tedbirlerle bu sonuçlara erişilebilir. Örneğin asansörlere ‘sağlığınız için merdivenleri kullanınız’ tabelaları koymak, işyerlerinde sigara bırakmayı özendirmek, işyerinde çıkan yemeklerde tuz oranını azaltmak, meyve ve sebze ağırlıklı, sağlıklı ve az yağlı yemekler çıkarmak, birlikte egzersiz yapmayı özendirmek, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak, işyeri hekim ve hemşirelerinin çalışanları bu konularda bilgilendirmelerini sağlamak, k gibi çalışmaların bu türden önemli etkisi olan yöntemler olduğu kanıtlanmıştır,” diye ekledi.

Prof. Dr. Hakan Karpuz, “Kalbini sev değerini bil” kampanyasının web sitesinde interaktif bölüm sunucusu Demet Evgar, Prof. Dr. Çetin Erol, Becel ürün müdürü Işıl Byraktar, Unilever Pazarlama Müdürü Özgür Kölükfak Unilever Gıdadan Sorumlu Pazarlama Direktörü Özgür Kölükfakı ise ‘Kalp ve damar hastalıkları, her yıl trafik kazalarının 47 katı kadar insanının yaşamını yitirmesine neden oluyor. Oysa erken önlem alındığında hastalıklarından % 80 oranında korunmak mümkün’, dedi. Becel’in 40 yılı aşkın süredir kalp sağlığı çalışmalarına destek olduğunu söyledi. Dünya Kalp Federasyonu ve Türk Kardiyoloji Derneği’nin bu yılki işyerlerine yönelik çağrılarına kendilerinin candan katıldığını belirten Kölükfakı, önerileri uygulamaya başladıklarını, çalışanlarına yönelik kalp-damar sağlığı taramalarının da planlandığını belirtti.

Kampanya için özel olarak oluşturulan, interaktif ve eğlenceli bir yapıya sahip www.kalbinisevdegerinibil.com isimli web sitesinde ise ünlü oyuncu Demet Evgar rol aldı. Basın toplantısına katılan Evgar, kalp sağlığı konusunda önemli bir farkındalık yaratan böyle bir kampanyada rol almaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Evgar, site aracılığıyla ziyaretçilerin bir yandan eğlenip bir yandan kalp sağlığıyla ilgili bilgilere ulaşabileceğini sözlerine ekledi.





Yemyeşil Aktar 
Beylikdüzü / İstanbul 
Tlf.        : 02128733393 
Gsm     : 05327757631  






SÜT İÇMEYİN, İÇİRMEYİN !!!



Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof.Ahmet Aydın aileleri uyarıyor.


Süt ürünleri dediniz. Ya süt? İçmeyecek miyiz?

Hayır. Süt ürünlerini tüketeceksiniz. Peynir, yoğurt, kefir... Peynir, beyaz peynirse klasik ezine peyniri olacak, kaşarsa Kars ya da Trakya’nın tekerlek peyniri olacak. Ya da tulum peyniri.

- Ne kadar yiyebiliriz?

Peynirde sınır yok. İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.


*****


Günde 5 yumurta bile yiyebilirsiniz, zararı yok

- Bazı diyetisyenler peynir için zararlı diyorlar...

İstediğiniz kadar peynir, istediğiniz kadar yumurta yiyebilirsiniz...

Yumurtayı da istediğimiz kadar yiyebilir miyiz? Bir zararı olmaz mı?

İsterseniz 5 tane bile yiyebilirsiniz. Ama yiyemezsiniz ki! Bir de ağız tadınıza bakacaksınız. Yani biz demiyoruz ki, her gün illa 5 tane yiyin. Canınız istiyorsa, yiyebiliyorsanız yiyin ama ertesi gün isteseniz de 5 tane yiyemezsiniz... Ama 5 tane de yemenizin bir zararı yoktur. Bakın, o yumurtadan 21 gün sonra bir civciv çıkıyor. Yumurtanın neresi kötü olacak? Tam tersine faydası var. Olağanüstü bir besin. Tam bir yiyecek. Hele de bu özgür dolaşan bir tavuğun yumurtasıysa, börtü böcek yiyorsa o tavuk. Ama börtü böcek yemiyorsa onun yumurtasının yerini tutmaz. O yumurtadan kolay kolay civciv de çıkmaz zaten. Çünkü Omega 3’ü falan yeteri kadar alamıyordur. Ben her sabah mutlaka tereyağına iki yumurta kırıyorum. Ama yüksek değil kısık ateşte pişiriyorum. Hem gün içinde çok tok tutuyor, hem de çok besleyici...

Peki hocam neden süt içmeyin diyorsunuz?

Bir kere hangi sütü içeceksiniz? Bırakın kutu sütünü, sütü mandradan alsanız bile kaynatıyorsunuz, birçok özelliğini kaybediyor o süt, enzimleri kayboluyor... Bu yüzden bu sütü alıp ne yapacaksınız? Yoğurt haline getireceksiniz. Aslında bizim geleneğimizde de süt içmek yoktur. Yoğurt, peynir yenir. Tabii şu anda peyniri rahat bulabiliyorsunuz da, doğal yoğurt bulmak çok zor. Marketten aldığınız hiçbir yoğurt ekşimiyor. Ekşimeyen, sulanmayan yoğurdu yemeyeceksiniz. Çünkü içinde faydalı enzimleri yok. En güzeli kendiniz yapacaksınız. Bunun için de sütü ya mandradan almalısınız ya da günlük olanını kullanmalısınız. Yoğurt gibi kefir de yapabilirsiniz. Hatta kefir yoğurda göre bir gömlek daha üsttedir. Kefir de yoğurt da ikisi de mayalandıkça, ekşidikçe değerleri artıyor. İçlerinde bir yığın faydalı mikrop oluşuyor. Faydalı mikroplar insanı başta alerji ve astım olmak üzere birçok kronik hastalığa karşı koruyor. İçindeki enzimler sindirimi kolaylaştırıyor. Bu arada mutlaka Omega 3 takviyesi alınsın istiyoruz, her gün en az 2 gram kadar balıkyağı kapsülü alınmalı. Dün de belirttiğim gibi hem kandaki Omega 3’ü artırır hem de kanı sulandırır! Tabii bu arada mutlaka zeytinyağı, tereyağı ve hayvansal yağlar dışındaki diğer yağları da azaltmak gerekiyor. Ayçiçek yağı, mısır yağı, margarin gibi yağların diyetten çıkartılması gerekiyor. Pilavı makarnayı elbette önermiyoruz ancak bulgura biraz izin var. Karatay Hoca da karşı çıkmıyor bulgura. Tereyağlı bulgur içine domatesi katarsanız çok lezzetli ve sağlıklı bir yiyecek olur.


*****


Baklagilleri iki gün suda bekletin

- Hocam ben süt konusuna takılıp kaldım. Süt içmenin bir zararı var mı?
Var tabii. Bir numaralı alerjen süttür.

- Siz çocuklara kaç yaşından sonra süt önermiyorsunuz?

Ben anne sütü dışında süt verilsin istemiyorum, süt ürünleri verilsin diyorum. Yani yoğurt, peynir, kefir... Ek gıdalara başlar başlamaz hemen. Zaten kefire alıştığı zaman tatlı şey de istemiyor çocuklar...

Benim çevremde insanlar zorla süt içiriyorlar...
Kesinlikle yanlış. Bir kere sütü sıcak işlemden geçiriyorsunuz, içindeki vitaminler, enzimler kayboluyor. Sonra bizim ırkımız süt içmeye çok uygun değil. Sütün şekerini vücudumuz zor sindiriyor. Onun için birçok çocukta süt mide bulantısı yapabilir. Tabii bir de bağırsaklarda iyice parçalanmadığı için süt bir numaralı alerjik gıdadır. En fazla alerjik olan besinler evrimde insan diyetine en son giren gıdalardır. Bunların başında bebeğin annesinin sütünü değil başka hayvanların sütünü içmesi gelir, ikincisi ise buğday glutenidir. Üçüncüsü de baklagillerdir. Bu yüzden de baklagilleri, nohutu, kuru fasulyeyi iki gün suda bekletmek gerekir. 8 saatte bir suyunu değiştirerek... Mercimeği de mutlaka suda bekletmelisiniz ama o kadar fazla değil.

Baklagilleri de konuşalım istiyorum ama bebek hiç anne sütü almıyorsa ne yapacağız peki?

6 aya kadar mecburen mama vereceksiniz... Ama sonra yoğurt ya da kefir verebilirsiniz.

Ne miktarda?

Belli bir miktarı yok. Alıştırmak için önce birkaç kaşıkla başlarsınız, sonra bir kase verebilirsiniz. Ama tabii çocuk bu arada başka ek gıdalar da alacak. Bu arada yoğurtta ya da kefirde kullanacağınız sütü mandradan alırsanız daha iyi, günlük şişe süt de olabilir. Kefiri piyasadan da alabilirsiniz eğer meyveli değilse...

Diyelim ki bebek köyde yaşıyor ve günlük süte ulaşmak mümkün. O zaman içirebilir miyiz?

Hayır. Ben anne sütü dışında süt içilmesini önermiyorum. O sütü de, keçi sütü de olsa yoğurt yapsınlar. Çünkü dediğim gibi süt bir sürü ısıl işlemden geçiyor, içindeki sindirici enzimler özelliklerini kaybediyor, vitaminler azalıyor. Halbuki siz onu mayaladığınız zaman enzimler tekrar canlanıyor, yeni enzimler, sindirici enzimler oluşuyor. Günümüzde o kadar çok alerjik çocuk var ki, daha sonra astım ya da ottoümmin hastalıklara yakalanabiliyorlar. En büyük sebeplerden biri de süt.

Siz kutu sütleri hiç önermiyorsunuz.

Evet. Çok yüksek ısıl işlemden geçiyorlar, süt molekülleri tahrip oluyor, sütün bütün molekül yapısı değişiyor, süt süt olmaktan çıkıyor ve en büyük alerjen oluyor.

Peki ama süt içmezseniz osteoporoz riskiniz artıyor deniyor?
En fazla süt içilen ülke Amerika’dır. En fazla osteoporoz de beyaz Ameriklılar’da görülür. Ama zenciler ya da Latin Amerikalılar’da Kızılderililerde süt tüketimi azdır. Çünkü tıpkı Türkler gibi sindiremezler sütü ve kemik erimesi daha azdır onlarda. Sütün içinde kalsiyum yüksek ama bunun emilmesi çok büyük sorun. Bu yüzden bu görüş de yanlış. Dediğim gibi bunun için yoğurt yiyin, kefir yiyin, çok daha iyi... 

Nineleriniz dedeleriniz gibi beslenin

Hocam bu söylediklerinizi yerine getirebilmemiz için bütün okullarda seferberlik başlatılması lazım hocam.

Kim yapacak onu?


- İyi ama çocukların beslenme çantasına meyve suyu ve süt istiyorlar... Anne babalar beslenme çantalarına kolay diye marketten bisküvi, gofret alıp koyuyor... İlkokula giden çocukların hepsi benden daha şişman. O kadar hareket etmelerine rağmen...

Size bir örnek vereyim, Marmara Adası’nda bizim bir tanıdığımız öğretmenlik yaptı. Bakıyor herkes kutu süt kullanıyor. Diyor ki, “Bakın sizin burada keçileriniz var. Tamamen doğal besleniyorlar, ağılları bile yok, yaz kış serbestler, çok güzel sütleri var. Bu UHT’li kutu sütleri almayın, çünkü o sütler sağlıklı değil, sizin zaten keçileriniz var, onların sütünü için, en sağlıklı süt o.” Ama kaymakamlık da sütlerin açıkta satılmasına izin vermiyor. Diyor ki, “Ertesi gün bir baktım geniş bir beyaz afiş hazırlanmış, üzerine de ‘En sağlıklı süt ambalajlı süttür’ diye yazmışlar... Kutu sütü konusuna girdiğiniz zaman, ki ben girdim, ‘Süt savaşları’ diye, hakkımda bir sürü dava açıldı. Onun için sütçüler de, tavukçular da düşmandırlar bana...

- Tavukları yemek zaten günah bence... Bir din adamı çıkıp böyle bir açıklama yapmalı bence. Hayvancağızları, bir an önce et yapsın diye dapdaracık yerlerde, kıpırdamalarına bile izin vermeden büyütüyorlar...

Ayağı yere değmeden tencereye düşüyor tavuk, güneş yüzü görmeden. Yumurta tavuklarının da gagaları kesiliyor ki birbirlerine zarar vermesinler diye...

- Karnımız doyacak diye nasıl da işkence ediyoruz bu canlılara hocam. Buna dur diyecek birileri olmalı mutlaka...

Bu kuş gribi gündemdeyken, “Tavuklara başlatılan haçlı seferlerine hayır” diye açıklama yaptım. Tavukçular Derneği Başkanı geldi “İyi hocam da niye böyle yapıyorsunuz, biz insanlara ucuza tavuk üretiyoruz” dedi. “İyi de insanları tam tersine açlığa mahkum ediyorsunuz. Köylü 3 tane tavuğunu, 20 tane yumurtasını pazarda satıyordu, onları da yapamıyor artık. Üç tavuk 10 liradan 30 lira, 20 yumurta da 1 liradan 20 lira. O 50 lirayla, biraz Amerikan bezi, biraz un, biraz yağ alıyordu. Onunla geçiniyordu. Bir yandan da o tavuğun etini, yumurtasını yiyordu. Ama sen onun elinden tavukları aldın ne oldu birdenbire. Adamcağız İstanbul’a göç etti, iş bulamıyor” dedim.

- Eskiden tavuklar pazardan alınır, kestirilirdi çok iyi hatırlıyorum, o tavukların lezzeti de farklı olurdu... Çok daha sağlıklı olduklarını ise hepimiz biliyoruz...

Bu tavukların kesimi kuş gribinden sonra yasaklandı biliyorsunuz. Biz de kuş gribine kadar pazardan alıp kestirirdik tavuğu. Şimdi yok artık.

- Beslenme konusunda bir eskiye dönüş olması ve vicdanlı üretim yapılması lazım. Nasıl olacakbu? İnsanlara doğrular nasıl anlatılacak, onların bunu anlamaları nasıl sağlanacak?

Biz de onun için uğraşıyoruz işte. En azından ben şunu diyorum, şimdiye kadar ben bunu bilmiyordum diyemezsiniz artık, ben bunu söyledim size söyledim, bitti. “Ben bunu duymamıştım” diyemezsiniz, şimdi duydunuz, duyduysanız gereğini yapacaksınız.

Kaynak; Mine ŞENOCAKLI/ Vatan 

                                        www.yemyesilaktar.com 
                              
                                 www.facebook.com/yemyesilaktar
                             
                                www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr

Yemyeşil Aktar 
Beylikdüzü / İstanbul 

Tlf    : 0 212 873 33 93 
Gsm : 0 532 775 76 31 

SÜT İÇMEYİN, İÇİRMEYİN !!!



Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof.Ahmet Aydın aileleri uyarıyor.


Süt ürünleri dediniz. Ya süt? İçmeyecek miyiz?

Hayır. Süt ürünlerini tüketeceksiniz. Peynir, yoğurt, kefir... Peynir, beyaz peynirse klasik ezine peyniri olacak, kaşarsa Kars ya da Trakya’nın tekerlek peyniri olacak. Ya da tulum peyniri.

- Ne kadar yiyebiliriz?

Peynirde sınır yok. İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.


*****


Günde 5 yumurta bile yiyebilirsiniz, zararı yok

- Bazı diyetisyenler peynir için zararlı diyorlar...

İstediğiniz kadar peynir, istediğiniz kadar yumurta yiyebilirsiniz...

Yumurtayı da istediğimiz kadar yiyebilir miyiz? Bir zararı olmaz mı?

İsterseniz 5 tane bile yiyebilirsiniz. Ama yiyemezsiniz ki! Bir de ağız tadınıza bakacaksınız. Yani biz demiyoruz ki, her gün illa 5 tane yiyin. Canınız istiyorsa, yiyebiliyorsanız yiyin ama ertesi gün isteseniz de 5 tane yiyemezsiniz... Ama 5 tane de yemenizin bir zararı yoktur. Bakın, o yumurtadan 21 gün sonra bir civciv çıkıyor. Yumurtanın neresi kötü olacak? Tam tersine faydası var. Olağanüstü bir besin. Tam bir yiyecek. Hele de bu özgür dolaşan bir tavuğun yumurtasıysa, börtü böcek yiyorsa o tavuk. Ama börtü böcek yemiyorsa onun yumurtasının yerini tutmaz. O yumurtadan kolay kolay civciv de çıkmaz zaten. Çünkü Omega 3’ü falan yeteri kadar alamıyordur. Ben her sabah mutlaka tereyağına iki yumurta kırıyorum. Ama yüksek değil kısık ateşte pişiriyorum. Hem gün içinde çok tok tutuyor, hem de çok besleyici...

Peki hocam neden süt içmeyin diyorsunuz?

Bir kere hangi sütü içeceksiniz? Bırakın kutu sütünü, sütü mandradan alsanız bile kaynatıyorsunuz, birçok özelliğini kaybediyor o süt, enzimleri kayboluyor... Bu yüzden bu sütü alıp ne yapacaksınız? Yoğurt haline getireceksiniz. Aslında bizim geleneğimizde de süt içmek yoktur. Yoğurt, peynir yenir. Tabii şu anda peyniri rahat bulabiliyorsunuz da, doğal yoğurt bulmak çok zor. Marketten aldığınız hiçbir yoğurt ekşimiyor. Ekşimeyen, sulanmayan yoğurdu yemeyeceksiniz. Çünkü içinde faydalı enzimleri yok. En güzeli kendiniz yapacaksınız. Bunun için de sütü ya mandradan almalısınız ya da günlük olanını kullanmalısınız. Yoğurt gibi kefir de yapabilirsiniz. Hatta kefir yoğurda göre bir gömlek daha üsttedir. Kefir de yoğurt da ikisi de mayalandıkça, ekşidikçe değerleri artıyor. İçlerinde bir yığın faydalı mikrop oluşuyor. Faydalı mikroplar insanı başta alerji ve astım olmak üzere birçok kronik hastalığa karşı koruyor. İçindeki enzimler sindirimi kolaylaştırıyor. Bu arada mutlaka Omega 3 takviyesi alınsın istiyoruz, her gün en az 2 gram kadar balıkyağı kapsülü alınmalı. Dün de belirttiğim gibi hem kandaki Omega 3’ü artırır hem de kanı sulandırır! Tabii bu arada mutlaka zeytinyağı, tereyağı ve hayvansal yağlar dışındaki diğer yağları da azaltmak gerekiyor. Ayçiçek yağı, mısır yağı, margarin gibi yağların diyetten çıkartılması gerekiyor. Pilavı makarnayı elbette önermiyoruz ancak bulgura biraz izin var. Karatay Hoca da karşı çıkmıyor bulgura. Tereyağlı bulgur içine domatesi katarsanız çok lezzetli ve sağlıklı bir yiyecek olur.


*****


Baklagilleri iki gün suda bekletin

- Hocam ben süt konusuna takılıp kaldım. Süt içmenin bir zararı var mı?
Var tabii. Bir numaralı alerjen süttür.

- Siz çocuklara kaç yaşından sonra süt önermiyorsunuz?

Ben anne sütü dışında süt verilsin istemiyorum, süt ürünleri verilsin diyorum. Yani yoğurt, peynir, kefir... Ek gıdalara başlar başlamaz hemen. Zaten kefire alıştığı zaman tatlı şey de istemiyor çocuklar...

Benim çevremde insanlar zorla süt içiriyorlar...
Kesinlikle yanlış. Bir kere sütü sıcak işlemden geçiriyorsunuz, içindeki vitaminler, enzimler kayboluyor. Sonra bizim ırkımız süt içmeye çok uygun değil. Sütün şekerini vücudumuz zor sindiriyor. Onun için birçok çocukta süt mide bulantısı yapabilir. Tabii bir de bağırsaklarda iyice parçalanmadığı için süt bir numaralı alerjik gıdadır. En fazla alerjik olan besinler evrimde insan diyetine en son giren gıdalardır. Bunların başında bebeğin annesinin sütünü değil başka hayvanların sütünü içmesi gelir, ikincisi ise buğday glutenidir. Üçüncüsü de baklagillerdir. Bu yüzden de baklagilleri, nohutu, kuru fasulyeyi iki gün suda bekletmek gerekir. 8 saatte bir suyunu değiştirerek... Mercimeği de mutlaka suda bekletmelisiniz ama o kadar fazla değil.

Baklagilleri de konuşalım istiyorum ama bebek hiç anne sütü almıyorsa ne yapacağız peki?

6 aya kadar mecburen mama vereceksiniz... Ama sonra yoğurt ya da kefir verebilirsiniz.

Ne miktarda?

Belli bir miktarı yok. Alıştırmak için önce birkaç kaşıkla başlarsınız, sonra bir kase verebilirsiniz. Ama tabii çocuk bu arada başka ek gıdalar da alacak. Bu arada yoğurtta ya da kefirde kullanacağınız sütü mandradan alırsanız daha iyi, günlük şişe süt de olabilir. Kefiri piyasadan da alabilirsiniz eğer meyveli değilse...

Diyelim ki bebek köyde yaşıyor ve günlük süte ulaşmak mümkün. O zaman içirebilir miyiz?

Hayır. Ben anne sütü dışında süt içilmesini önermiyorum. O sütü de, keçi sütü de olsa yoğurt yapsınlar. Çünkü dediğim gibi süt bir sürü ısıl işlemden geçiyor, içindeki sindirici enzimler özelliklerini kaybediyor, vitaminler azalıyor. Halbuki siz onu mayaladığınız zaman enzimler tekrar canlanıyor, yeni enzimler, sindirici enzimler oluşuyor. Günümüzde o kadar çok alerjik çocuk var ki, daha sonra astım ya da ottoümmin hastalıklara yakalanabiliyorlar. En büyük sebeplerden biri de süt.

Siz kutu sütleri hiç önermiyorsunuz.

Evet. Çok yüksek ısıl işlemden geçiyorlar, süt molekülleri tahrip oluyor, sütün bütün molekül yapısı değişiyor, süt süt olmaktan çıkıyor ve en büyük alerjen oluyor.

Peki ama süt içmezseniz osteoporoz riskiniz artıyor deniyor?
En fazla süt içilen ülke Amerika’dır. En fazla osteoporoz de beyaz Ameriklılar’da görülür. Ama zenciler ya da Latin Amerikalılar’da Kızılderililerde süt tüketimi azdır. Çünkü tıpkı Türkler gibi sindiremezler sütü ve kemik erimesi daha azdır onlarda. Sütün içinde kalsiyum yüksek ama bunun emilmesi çok büyük sorun. Bu yüzden bu görüş de yanlış. Dediğim gibi bunun için yoğurt yiyin, kefir yiyin, çok daha iyi... 

Nineleriniz dedeleriniz gibi beslenin

Hocam bu söylediklerinizi yerine getirebilmemiz için bütün okullarda seferberlik başlatılması lazım hocam.

Kim yapacak onu?


- İyi ama çocukların beslenme çantasına meyve suyu ve süt istiyorlar... Anne babalar beslenme çantalarına kolay diye marketten bisküvi, gofret alıp koyuyor... İlkokula giden çocukların hepsi benden daha şişman. O kadar hareket etmelerine rağmen...

Size bir örnek vereyim, Marmara Adası’nda bizim bir tanıdığımız öğretmenlik yaptı. Bakıyor herkes kutu süt kullanıyor. Diyor ki, “Bakın sizin burada keçileriniz var. Tamamen doğal besleniyorlar, ağılları bile yok, yaz kış serbestler, çok güzel sütleri var. Bu UHT’li kutu sütleri almayın, çünkü o sütler sağlıklı değil, sizin zaten keçileriniz var, onların sütünü için, en sağlıklı süt o.” Ama kaymakamlık da sütlerin açıkta satılmasına izin vermiyor. Diyor ki, “Ertesi gün bir baktım geniş bir beyaz afiş hazırlanmış, üzerine de ‘En sağlıklı süt ambalajlı süttür’ diye yazmışlar... Kutu sütü konusuna girdiğiniz zaman, ki ben girdim, ‘Süt savaşları’ diye, hakkımda bir sürü dava açıldı. Onun için sütçüler de, tavukçular da düşmandırlar bana...

- Tavukları yemek zaten günah bence... Bir din adamı çıkıp böyle bir açıklama yapmalı bence. Hayvancağızları, bir an önce et yapsın diye dapdaracık yerlerde, kıpırdamalarına bile izin vermeden büyütüyorlar...

Ayağı yere değmeden tencereye düşüyor tavuk, güneş yüzü görmeden. Yumurta tavuklarının da gagaları kesiliyor ki birbirlerine zarar vermesinler diye...

- Karnımız doyacak diye nasıl da işkence ediyoruz bu canlılara hocam. Buna dur diyecek birileri olmalı mutlaka...

Bu kuş gribi gündemdeyken, “Tavuklara başlatılan haçlı seferlerine hayır” diye açıklama yaptım. Tavukçular Derneği Başkanı geldi “İyi hocam da niye böyle yapıyorsunuz, biz insanlara ucuza tavuk üretiyoruz” dedi. “İyi de insanları tam tersine açlığa mahkum ediyorsunuz. Köylü 3 tane tavuğunu, 20 tane yumurtasını pazarda satıyordu, onları da yapamıyor artık. Üç tavuk 10 liradan 30 lira, 20 yumurta da 1 liradan 20 lira. O 50 lirayla, biraz Amerikan bezi, biraz un, biraz yağ alıyordu. Onunla geçiniyordu. Bir yandan da o tavuğun etini, yumurtasını yiyordu. Ama sen onun elinden tavukları aldın ne oldu birdenbire. Adamcağız İstanbul’a göç etti, iş bulamıyor” dedim.

- Eskiden tavuklar pazardan alınır, kestirilirdi çok iyi hatırlıyorum, o tavukların lezzeti de farklı olurdu... Çok daha sağlıklı olduklarını ise hepimiz biliyoruz...

Bu tavukların kesimi kuş gribinden sonra yasaklandı biliyorsunuz. Biz de kuş gribine kadar pazardan alıp kestirirdik tavuğu. Şimdi yok artık.

- Beslenme konusunda bir eskiye dönüş olması ve vicdanlı üretim yapılması lazım. Nasıl olacakbu? İnsanlara doğrular nasıl anlatılacak, onların bunu anlamaları nasıl sağlanacak?

Biz de onun için uğraşıyoruz işte. En azından ben şunu diyorum, şimdiye kadar ben bunu bilmiyordum diyemezsiniz artık, ben bunu söyledim size söyledim, bitti. “Ben bunu duymamıştım” diyemezsiniz, şimdi duydunuz, duyduysanız gereğini yapacaksınız.

Kaynak; Mine ŞENOCAKLI/ Vatan 

                                        www.yemyesilaktar.com 
                              
                                 www.facebook.com/yemyesilaktar
                             
                                www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr

Yemyeşil Aktar 
Beylikdüzü / İstanbul 

Tlf    : 0 212 873 33 93 
Gsm : 0 532 775 76 31 

KEFİR.....



GENÇLİK İXİRİ   KEFİR !!!!!!



Kefir, kefir danelerinin süt içinde mayalanmasıyla meydana gelen bir süt ürünüdür.
Anavatanı Kafkasya’dır.
Özellikle Kafkasya’da ort...alama insan ömrünün 110-130 yıllara kadar ulaştığı görülünce bu içeceğe ‘'gençlik ixiri''
denmiştir.

Kafkasya’da su yerine kefir içilmektedir.

Bu bölgede kanser tüberküloz ve hazımsızlık şikâyetlerine rastlanmamasının nedeni yine kefir’dir.

Kefirin keskin asit tadı ve mayamsı lezzeti, fermentasyon esnasında mayaların ürettiği CO2’den kaynaklanmaktadır.
- Kalsiyum,
- Fosfor,
- Folik asit
- B1,B2,...........B11,B12 kısaca Tüm B grubu vitaminler
bakımından oldukça zengindir.

Sütten yapıldığı için sütün bütün besleyici özelliklerine sahiptir. 

Fermente aşamasında mikroorganizmalar süt proteinini ve süt şekerini parçaladıkları için sindirimi süte göre daha kolaydır.

Özellikle süt içtikten sonra karın ağrısı, ishal gibi belirti görülen bireylerde kefir daha yararlı etki göstermektedir.

Yararlı etkileri:
- İştahsızlık, uykusuzluk yaşayanlarda bu sorunları azalttığı görülmüştür.
- Mide, bağırsak ve safra kesesi rahatsızlıklarında yararlı etkiler görülmektedir.
- Bağırsaktaki yararlı bakterileri artırıp, bağırsak şikâyetlerini azaltır.
- Kolesterol düşürücü etki gösterir.
- Yaşlanma belirtilerini azaltır.

Kefir nasıl yapılır?
Kaynattığınız sütü ( KUTU UHT SÜT İÇİN KAYNATMAK GEREKMEZ ) 25 dereceye kadar soğuttuktan sonra 1 parça kefir danesi ekleyin ve iyice karıştırın.
Kabın metal olmamasına dikkat edin. Tercihen cam kap kullanmanızda fayda vardır.

Metal olmayan, Plastik veya Tahta bir kaşık kullanabilirsiniz..

Yoğurt mayalar gibi üzerini bir örtüyle örtün veya sıcak bir ortamda (24-26 Derce ) kalmasına özen gösterin.

1 veya 2 gün bekledikten sonra içindeki daneleri Tel-metal olmayan bir süzgeç yardımıyla süzün ve için.

Eğer ekşi kefir seviyorsanız mayalanma süresini 48 saate çıkarın. Tatlı kefir tadı isterseniz de mayalanmayı maksimum 24 saat olacak şekilde ayarlayın.

                                                 www.facebook.com/yemyesilaktar
                                                      www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr

YEMYEŞİL AKTAR
Beylikdüzü / İSTANBUL
0 532 775 76 31

23 Eylül 2016 Cuma

AZ TUZLU DİYETLER FAYDADAN ÇOK ZARAR MI VERİYOR?

                                                        www.facebook.com/yemyesilaktar

Eski zamanlarda tuzun değeri ağırlığınca altınla ölçülüyordu. Sonra 1970'lerden başlayarak tuz beslenme açısından büyük suçlu haline geldi ve tamamen bırakmamız önerildi. Ancak son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, çok az tuzun çok fazla tuzdan daha tehlikeli olduğunu belirledi.
O zaman bunlardan hangisi doğru? Tuz çok değerli bir besin kaynağı mı beyaz zehir mi? Bunu cevabı çok da tatmin edici olmayacak, her ikisi de biraz doğru. Bu sorunun cevabı, hangi tür tuzu aldığınıza, ne kadar aldığınıza ve sodyumun kötü geldiği bir sağlık sorununuz olup olmadığına göre değişir.
Yaşamak için tuza ihtiyacımız olduğu tereddüt götürmez. Tuz, besinlerin hücrelere taşınması, vücudun pH dengesinin korunması, sinir sistemi iletileri ve kan basıncının düzenlenmesi gibi çeşitli fizyolojik işlevler açısından yaşamsaldır. Ancak birçok çalışma, çok fazla tuzun yüksek kan basıncı gibi bazı sağlık sorunları açısından iyi olmadığını gösterdi.

Bu konuya tüm açılardan yaklaşılacak olursa öncelikle tüm tuzların aynı olmadığını belirtmek gerekir. En yaygın olarak kullanılan tuzlar rafine tuzlardır. Bunlar ısı ve kimyasallar kullanılarak saf sodyum klorüre dönüştürülmüştür. Ayrıca nemini alarak topaklanmasını önleyen kimyasallar da katılır. Çoğu zaman iyot da eklenir çünkü bu elementi pek çok kişi beslenme yoluyla alamıyor.
Rafine olmamış tuz, tam tersine, işlenmemiştir ve yaklaşık 80 kadar mineral ve diğer elementler içerir. Rafine tuzun aksine renklidir, çoğunlukla gri veya pembedir ve rafine olandan daha pahalıdır.
"Salt Your Way To Health" (Sağlığa Doğru Yolunu Tuzla) kitabının yazarı Dr. David Brownstein "İnsanlar zaman içinde doğal ve rafine olmamış tuz kullanarak evrildiler." diyor ve ekliyor: "Vücudumuzdaki enzimler ve hormonlar tuzu doğal şekliyle, rafine olmamış haliyle kullanacak biçimde yapılanmıştır. Tuzu rafine olarak kullanmanın sonuçları bağışıklık sisteminin zayıflaması, kronik hastalıkların başlaması ve ilerlemesi ile asiditenin artmasıdır."
Sertifikalı aile hekimi ve West Bloomfield, Michigan Holistik Tıp Merkezi Direktörü olan Dr. Brownstein çoğu kişide tuz azlığı görüldüğünü belirterek günde en az 2.400 mg rafine olmamış tuz alınmasını tavsiye ediyor.
Tuz üzerine çalışmalar yapılmaya devam ediliyor. Geçen yıl prestijli tıp dergisi New England Journal of Medicine'de yayınlanan bir araştırmaya göre devletin önerdiği miktarda tuz tüketmeye dikkat edenlerin aslında kalp sorunlarının daha fazla olduğu belirlenmiş. Giderek artan sayıda ana akım tıp uzmanı da tuz ile yüksek tansiyon ilişkisini artık daha fazla sorguluyorlar.
Özet çeviri: Nurçin Çağlar
Sağlıklı Yaşıyoruz
Kaynak: 

Çevirenin notu: Biz bu bilgileri zaten biliyorduk, Canan hocamız çok güzel öğretti bu konuyu. Karatay ilkeleriyle yaşayanlar rafine tuzlara el sürmez, yalnızca kaya tuzu kullanır. Ancak hocamızın söylediklerine itibar etmeyenler belki bu yabancı kaynaklara itibar ederler diye tercüme ettim.

                                       www.facebook.com/saglikliyasiyoruzcom

D VİTAMİNİNİN 20 ng/ml'NİN ALTINDA OLMASI ÖLÜM ORANINI ARTTIRIYOR !!!


D VİTAMİNİNİN 20 ng/ml'NİN ALTINDA OLMASI ÖLÜM ORANINI ARTTIRIYOR

Yakın zamanda yapılan kapsamlı bir çalışma, 

D vitamininin 20 ng/ml düzeyinin altında olmasının ölüm oranını 2.37 arttırdığını gösterdi.

Araştırmacılar bu bağlantının D vitamini eksikliğinin, kemik sağlığının bozulması, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi hastalıklara yol açmasından kaynaklandığını düşünüyorlar.


Çeviri: Nurçin Çağlar


http://www.facebook.com/saglikliyasiyoruzcom

Kaynak: http://www.vitamindcouncil.org/vitamin-d-news/vitamin-d-deficiency-associated-with-all-cause-mortality/?mc_cid=4a94f39254&mc_eid=06304b5c69

20 Eylül 2016 Salı

BİR KADINA TEKME ATMAK....


BAKANLIK BU 38 ÜRÜNÜ YASAKLADI !!!


NİHAYET BAKANLIK BU 
38 ÜRÜNÜN BULUNDURULMASINI VE SATIŞINI 
TÜM ''AKTARLARA'' YASAKLADI  ...

Şifa arayan vatandaşın hastane ve eczaneden sonra sık sık gittiği aktarlarda satılan bazı ürünlere yasak geldi. Habertürk'te Lütfi Erdoğan imzası ile yeralan habere göre,

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), aktarlarda satılan 38 ürünü “tehlikeli” olduğu gerekçesiyle yasak kapsamına aldı.

Bakanlık, daha önce genelge yayımlayarak aktar vitrinlerine, ürünlerin kullanılışına ilişkin etiket, ilan ve benzeri yazılar asılmasını yasaklamıştı.

“Adasoğanı diz ağrısına, güzelavratotu baş ağrısına, nane gribe, adaçayı nezleye iyi gelir” gibi ifadelerin kullanılmasına da yasak getirilmiş, aktarlarda bitkisel karışım yapılmasının da önüne geçilmişti.

ÖLÜME BİLE GÖTÜRÜYOR

Yasaklanan 38 ürün arasında iltihaplı bölgeleri iyileştirdiği iddia edilen adasoğanı, ağrı kesici özelliği olduğu belirtilen güzelavratotu ve romatizma ağrılarını durdurduğu ifade edilen hintyağı da yer aldı.

Bu ürünlerin bilinçsiz kullanımı sonrasında damar tıkanmasına, zehirlenmeye ve hatta ölüme yol açtığı vurgulandı.

İŞTE SATILMASI MAHZURLU VE TEHLİKELİ OLAN O MADDELER:

1. Bulbus scillae (Adasoğanı) ve preparatları
2. Cantharide (Kantarit, Kuduz Böceği) ve prep.

3. Creosotum (Katran ruhu, Kreozot)
4. Flos Cinae (Horasani, S.Contra) ve prep.

5. Flos Pyrethri (Pire Otu) ve prep.
6. Folia Belladonnae (Güzel avrat otu) ve prep.

7. F. Digitalis (Digitalis, Yüksük otu) ve prep.
8. F. Hyoscyami (Banotu) ve prep.

9. F. Jaborandi (Jaborandi yaprağı) ve prep.
10. Folia Stramonii, Flores Stramonii (Tatula yaprak ve çiçeği) ve prep.

11. Fructus Coculi (Balık otu) ve prep.
12. Fr. Colocynthi (Ebu Cehil Karpuzu) ve prep.

14 26
13. Fr. Ecbali Elaterii (cirtatan, eşek hıyarı.), usaresi tozu ve diğer prep.
14. Fr. Papaveris (Haşhaş), şurubu ve diğer prep.

15. Cummi Guttae (Patalomba, Katalamba)
16. Herba Bel1adonnae (Güzel Avrat otu) ve prep.

17.H. Cannabis (Kenevir, Kendir), F. Cannabis ve prep
18. H. Conii (Baldıran) ve prep.

19. H.Rutae (Sedef otu), Fl. Rutae ve prep.
20. Oleum Cheropodii (Kenepod esansı) ve prep.

21. O. Ricini (Hint yağı)
22. Opium ve prep.

23. Podophyllinum (Podofilin)ve podofilotoksin ve prep.
24. Radix Ipecacuanhae (Altın kökü) ve prep.

25. R. Pyrethri (Pire Otu) ve prep.
26. Rhizoma Pilicis (Erkek Eğrelti otu) ve prep.

27. Rh. Hellebori (Çöpleme) ve prep.
28. Secale Cornutum (Çavdar mahmuzu) ve prep.

29. Semen Calabar (Kalabar baklası) Ve prep.
30. S. Colchici (Çiğdem) ve prep.

31. S. Crotonis (Kroton tohumu), o.Crotonis (Yağı, Habb el milük yağı)
32. S. Ricini (Hint yağı bitkisi tohumu, Bezr-i hırva)
33. S. Sabadillae (Bit otu, papaz otu) ve prep.
34. S. Straphisagriae (Bit otu) ve prep.

35. S. Strychni (ve diğer Strychnos türlerinin tohumları-kargabüken, inyas baklası) ve prep.
36. Summitates Sabinae (Kara ardıç) ve prep.

37. Tubera Aconiti (Kurtbogan) ve prep.
38. Radix Mandragorae (Adam-Adem otu) ve prep.

                     www.facebook.com/yemyesilaktar 
                    www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr

Yemyeşil Aktar 
Beylikdüzü / İstanbul 

Tlf     : 02128733393 
Gsm  : 05327757631